bir sufinin hatira defteri tamer kimdir
AntolojiTürleri. ANTOLOJİ: Şiir (nazım) ya da düzyazı (nesir) parçalarından seçilerek oluşturulan kitap; eş. Seçki, Güldeste, Müntehabat, Derimlik. Antolojiler genellikle aynı türden eserlerin biraraya getirilmesiyle oluşturulur; şiir antolojisi, öykü antolojisi gibi.
Aristokrasidüzeninde bir hiçtir. Bir Delinin Hatıra Defteri. Kıza kafasını o kadar takar ki evi gözetlemeye başlar. Ve git gide delirmeye başlar. İşe gitmez olur. Kızın evinin köpeği ile konuşur, eve girip mektupları bile çalar. Artık kendini çok önemli biri olarak görmeye başlar.
NikolayVasiliyeviç Gogol’un yazdığı, Sylvie Luneau ve Roger Coggio’nun uyarladığı “BİR DELİNİN HATIRA DEFTERİ” adlı oyunu Coşkun Tunçtan dilimize çevirdi. Proje tasarım ve yönetmenliğini Cem Emüler’in üstlendiği oyun; 18, 21, 25, 28 Kasım 2008 tarihlerinde STÜDYO SAHNE’de izlenebilecek.
BİRSUFİNİN HATIRA DEFTERİ Rapport des Stats et Analyses Youtube par HypeAuditor. Découvrez les statistiques de chaîne, l'analyse de la croissance des abonnés, l'engagement du public et une analyse en profondeur du contenu et du public.
Biyografi İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi (1981-1982 yılı No # 12) “PROF.M.TAYYİB GÖKBİLGİN HATIRA SAYISI ” olarak neşredilmistir.Bu yayının ilk makalesi olan ” PROF.TAYYİB GÖKBİLGİN’İN ARDINDAN ” Prof.Mübahat Kütükoğlu tarafindan yazılmıştır. “Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü, pek
Site De Rencontre Gratuit Et Sérieux Belgique.
Deneyiminizi arttırmak için sitemizde çerezleri kullanıyoruz. Devam ederek Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmektesiniz. Detaylı bilgi için Tatbikat Sahnesi Selçuklu Kongre...Trajedi & DramTek Kişilik Tek Perde / 75 dak 2015 SİZ DE ALKIŞLAYIN 969 kullanıcı alkışı ile 10 üzerinden alkış Oyun ÖzetiHikaye Çar 1. Nikolay'ın baskıcı devrinde yaşamış küçük bir devlet memurunun hayatı üzerine merkezlenir. Günlük formatında yazılan hikaye, baş kahraman Popriçin'in deliliğe doğru gidişini anlatır. Yaşadığı sıkıcı ve tekdüze hayata bir de müDEVAMI
Mehmed Uzun, ömrünün son dönemecinde onu hayata bağlayan ve tarihin görkemli atlarının dizginlenemez nal seslerinin ölümsüz yankılarını günümüze taşıyan Hawara Dîcleyê Dicle'nin Sesi romanının yolculuğunu bir günlük formunda aktardığı Bir Romanın Hatıra Defteri'nde, bir yapıtın ilmek ilmek işlenişini gözler önüne seriyor. Böylece, yalnızca tek bir esere ait kılavuz olmaktan çıkarak, yaratma kudreti ve sancısının yazarda neye tekabül ettiğinin izleğinin de tüm yönleriyle sürülebildiği çarpıcı bir anlatıya dönüşüyor."Taraflı ve nesnel, tutkulu ve serinkanlı, öfkeli ve anlayışlı olma"n ın çetrefil dengesini tutturmaya çalışan Mehmed Uzun'un yazar kimliğinin yanı sıra dünya vatandaşı olma çabasının bütünlüklü bir sonucu...
Yaklaşık okuma süresi 3 dakika Geçen sene Ankara Devlet Tiyatrosunda sahnelenen Bir Delinin Hatıra Defteri oyununun İstanbul’a turneye çıktığını öğrenince fazlaca sevinmiştim. Hem Erdal Beşikçioğlunu sahnede izlemek istiyor hem de senelerdir kapalı gişe oynayan, aşırı ilgiden dolayı biletleri karaborsaya düşen, çok daha fazla kişinin izleyebilmesi için Ankara Devlet Tiyatrosu’nun bir kişiye yalnızca bir bilet satılması gibi kurallar getirdiği oyunu da oldukça merak ediyordum. Zaman geçti, turne için yola çıkan Ankara Devlet Tiyatrosu ekibi İstanbul’a, Üsküdar Stüdyo Sahneye geldi fakat ben o oyunu izleyemedim. Gerek yine oyuna olan yoğun ilgiden, gerekse benim ihmalimden kaynaklanan nedenlerden dolayı oyuna bilet bulamadım. Neyse, bir sonraki sezonda izlerim dediğim oyun ise bu sezon sahnelenmiyor. Bu pişmanlığıma ayrıca daha sonra tekrar değineceğim. İnternette bu sezon sahnelenmeye başlayan oyunlara göz gezdirirken yine Bir Delinin Hatıra Defteri ismi gözüme çarptı. Biraz araştırınca ilk defa Yaşamaya Dair oyunu ile sahnede izleme fırsatı bulduğum ve aklıma geldikçe hala etkisine girdiğim Genco Erkalın Türkiye’de oynanan ilk tek kişilik tiyatro oyunu olarak Bir Delinin Hatıra Defteri’ni sahneye koyduğunu ve o ilk oyundan 50 yıl sonra tekrar aynı oyunu sahneleyeceğini öğrenmiş oldum. Oyunun en yakın gösterimine, Kozyatağı Kültür Merkezinde izlemek üzere biletimi aldım. Gogol tarafından yazılan oyunda takıntıları olan bir devlet memurunun gündelik yaşantısı ve iş hayatının dışında sosyal sınıf olarak kendisine zıt, soylu bir ailenin kızına aşık olması ve aşkını karşılıklı sanması üzerine gelişen olaylar yer yer mizahi ama yoğun olarak dramatik bir şekilde anlatılıyor. İçinde bulunduğu ruhsal durumdan dolayı yaşadıklarını çok farklı şekillerde yorumlayan karakter oyunda izleyiciyi kendi hayatının içine çekip, fazlaca hüzünlendiriyor. Oyun boyunca sahne dekorunda çok fazla bir değişiklik olmuyor. Benim üstünde durmak istediğim nokta ise ne oyunun konusu ne de dekorun tasarımı. Genco Erkalın yaklaşık iki saat boyunca izleyicilere yaşattığı o müthiş his ve duygu anlatılmaz bir keyif veriyor izleyiciye. Yaşamaya Dair oyunundan sonra da söylemiştim bunu, daha önce hiç tiyatro izlememiş birisinin ilk oyunu, konusu farketmeksizin bir Genco Erkal oyunu olursa o kişinin hayatından tiyatroyu bir daha kolay kolay çıkaramayacağını düşünüyorum. Oyun sonunda tüm salon dakikalarca alkışlar ve ıslıklar eşliğinde 76 yıllık bir efsaneye, bir üstada klasik bir oyun sonu tebriğinden çok bir saygı duruşunda bulundu. Bir Delinin Hatıra Defteri oyunu ile ilgili yukarıda da bahsettiğim tek pişmanlığım, Erdal Beşikçioğlunun performasını izleyememiş olmam ve bu nedenle iki oyun arasındaki farkları yazacağım bir günlük yazısının şu günlerde burada yer alamıyor olması. Bu sezon içerisinde en yakın zamanda Genco Erkal’ın Ben Bertolt Brecht oyununu da izlemek istiyorum. Umarım gündelik işlere dalıp da ertelemem. Güncelleme 16 Ağustos 2018 Dostlar Tiyatrosunun Bir Delinin Hatıra Defteri oyununu ilk izleyişimin üstünden yaklaşık 4 sene geçtikten sonra, 16. Kadıköy Tiyatro Festivalindeki temsilinde yeniden izledim. Yeni bir oyun olduğu için Dostlar Tiyatrosu’nun festivale Göçmenleeeer ile katılmasını bekliyordum. Fakat Bir Delinin Hatıra Defteri ile ne kadar doğru bir seçim yapmış olduklarını oyundan sonra anladım. Genco Erkalın tek kişilik performansı yaklaşık bir buçuk saat sürüyor. İlk izlediğimde oyunun süresinin daha uzun olduğunu anımsıyorum. Hatta bu günlüğe de “iki saate yakın” diye yazmışım. Festival programında da aynı süreyi görünce zaman içerisinde oyunun bu yönde bir değişim göstermiş olabileceğine kanaat getirdim. Fakat izlerken bundan kaynaklı herhangi bir kopukluk hissetmedim. Genco Erkal, kendi hâlinde bir devlet memurunun adım adım akıl sağlığını yitirişini, içerisinde bulunduğu sosyal çevreyle ilişkilerinden yola çıkarak bunun sebeplerini gösterdi izleyiciye. Bunu yaparken açık havada oynamanın doğaçlama gibi imkânlarından senelerin tecrübesini gösterircesine ustaca faydalandı ve oyun sonunda çok uzun bir süre izleyicilerden alkış aldı. Genco Erkal’ı Bir Delinin Hatıra Defteri oyunuyla yeniden izlemek, yaşamakta dahi zorlandığım şu sıcak ağustos günlerinde kendime yapabileceğim en güzel şeylerden birisi oldu. OYUN KÜNYESİ Yazan Nikolay Vasilyeviç Gogol Çeviren Coşkun Tunçtan Sahne Tasarımı Duygu Sağıroğlu Uyarlayan, Yöneten ve Oynayan Genco Erkal Süre 1 saat 20 dakika tek perde
Bir Delinin Hatıra Defteri, Tatbikat Sahnesi, 24 Nisan 2016, İstanbul. Erdal Beşikçioğlu. Nam-ı diğer Behzat Ç. Fenomen. Hiç izlemedim dizisini. Bir yerden aşinayım ama Kardeşim Can’ın odasında son ses bilmem kaçıncı kez Behzat Ç. izlemelerinden. Çığlık çığlığa bağıranlar, savcının Behzat’a bitmeyen haykırışları, Angara şiveleri, “Heaa” diye çığıranlar, vb. Neyse ben de biraz biliyormuşum galiba. Konumuz Behzat Ç. değil ama Erdal Beşikçioğlu’nun hayat verdiği Poprişçin karakteri. Ukraynalı yazar Gogol’ün 1809-1852 zamansız eseri Bir Delinin Hatıra Defteri’nin eşsiz yorumu da diyebiliriz. Uzun süredir bu denli etkilendiğim bir tarz olmamıştı. Erdal Beşikçioğlu'nun Ankara'daki eski bir oyun performansından. Burada saçları kısaymış. Bir Delinin Hatıra Defteri, Tatbikat Sahnesi, 24 Nisan 2016, İstanbul. Biletleri yıllardan beri karaborsaya düşen, çıktığı dakikada tükenen, hatta bu sebepten tonla ekşi sözlük yazısına konu olan bir oyun bu. Biz nasıl başardık ve bu şerefe nail olduk peki? Efe sayesinde. Levent’teki nostaljik Melodi Pasajı’nın içindeki İstanbul Tatbikat Sahnesi gişesinden iki bileti koparmış. Büyük olay bence. Anadolu yakasındaki bahara merhaba gezintisinin ardından akşam Levent’e vardık. Arabaya şerefiyeli bir yer bulup Melodi Pasajı’na yürüdük. Bu pasajda eskiden sinema vardı, İstanbul’a ilk geldiğim yıllarda sanki birkaç kez gittim diye hatırlıyorum ama çok da emin olamadım. Pasajdan içeri girdiğimde ise içimden hey gidi günler, pasajların son kalanı mıdır bu acaba?’ diye geçirdim. Çok mutluydum. Pasajın sinema salonu artık bir tiyatro sahnesi olarak hizmet veriyor. Erdal Beşikçioğlu’nun önderliğinde, tarihi 1940 yılına dayanan ve Devlet Tiyatroları’nın temelini oluşturan Tatbikat Sahnesi ruhu, Ankara’dan sonra İstanbul’da Melodi Pasaj’ında yaşıyor. Döne döne aşağı indik. Düz ayak salona girdiğimizde, halka şeklinde dizilmiş tekli koltukların tam ortasındaki meşhur vinci gördük. Erdal Beşikçioğlu vincin üzerindeydi ve bacakları iki yandan sallanıyordu. Oyun vincin üzerinde vuku bulduğundan kafa yukarıda izliyorsunuz; yerimiz o açıdan çok iyiydi. Sorunlu boynum hiç ses vermedi. Bu da benim objektifimden. Bir Delinin Hatıra Defteri, Tatbikat Sahnesi, 24 Nisan 2016, İstanbul. Gogol’ün 1842’de yazdığı Bir Delinin Hatıra Defteri’ sahneye uyarlanmış en klasik hikayelerden biri. Türkiye’de ilk kez 1965'te Ankara Sanat Tiyatrosu’nda Genco Erkal tarafından oynanmış ve ülkemizde oynanan ilk tek kişilik oyun olarak tarihe geçmiş. Hatta Genco Erkal şimdilerde oyunun 50. yıl kutlaması olarak Poprişçin karakterini tekrar yorumluyor. Karakterin Erdal Beşikçioğlu yorumu ise bir Ankara Devlet Tiyatrosu prodüksiyonu ve tarihi 2008 yılına dayanıyor. Yani Beşikçioğlu 8 yıldır bu karakterle yaşıyor. Bir Delinin Hatıra Defteri, Tatbikat Sahnesi, 24 Nisan 2016, İstanbul. Bir Delinin Hatıra Defteri, müdürünün güzel kızına âşık olan yedinci sınıf küçük bir devlet memuru Poprişçin’in bunalımını anlatır. Kızın da kendisine âşık olabileceğini düşünen naif Poprişçin, babasının gözüne girebilmek için onun kalemlerini yontar. Kıza açılamaz ve onun kendisi hakkındaki düşüncelerini bir köpeğin mektubundan okur. Köpeklerin konuştuğuna inanan karakterimiz, kızın kendisi yerine bir asilzadeyi sevdiğini öğrendiğinde yıkılır ve gerçeklerden koparak çıldırmaya başlar. Poprişçin bir süre sonra kral olduğuna inanır ve İspanya Kralı Ferdinand’ım ben’ demeye başlar. İspanya’dan elçilerin kendisini götürmeye geleceklerini düşünürken akıl hastanesine kapatılır. Hastanede kendisine kötü muamele edilir ve hırpalanır. O noktadan sonra ufak bir çocuğa dönüşen ve annesine sığınmak isteyen Poprişçin, hastanede başına gelenleri de bir tür taç giyme töreni olarak algılar. Beşikçioğlu'nun tören esnasında kafasına taç yerine çöp kovasını geçirip yaptığı yankılı konuşma unutulmazdı. Bir Delinin Hatıra Defteri eskizler akıl hastanesi hücresi, elinde kova kral figürü ve başa geçirilen kova sahnesi. Hikayenin felsefesinde Poprişçin, hayatın kendisine yakıştırdıklarını reddeden biri olarak baskıcı sistemden çıkmayı ister. Ne var ki bir köpek tarafından bile aşağılanan karakterimiz, türlü saçmalıkların içinde aklını yitirir. Gerçi bu sanrı, akıl yitirme midir yoksa pis gerçekliğin ta kendisi ile tanışma mıdır, tartışılır. Konunun zamansız oluşu demem de sistemin çarpık ve iki yüzlü tavrının tüm yüzyıllarda nasıl da aynı olduğunu tekrar görmemizden ileri geliyor. Sosyal sınıfların saçmalığını ortaya koyan Gogol, insanların statülere, rütbelere, kurdelalara yüklediği anlamların sonuçlarını gösteriyor bize. Tek perdelik oyun yaklaşık 80 dakika sürdü. Bu noktada rejiden bahsetmeden geçemeyeceğim. Metni uyarlayan ve yöneten Cem Emüler, müthiş bir fikre imza atmış. O da oyunun tamamının bir vincin kafesinde geçiyor ve vincin komutasının da Erdal Beşikçioğlu’nda olması. Oyun bu sıkışık alanda geçse de Beşikçioğlu’nun bize serdiği evren kocaman. Devamlı hareket eden mavi vince, Poprişçin’in evi de, çalıştığı devlet dairesi de, gezdiği sokaklar da, yatağı da, tuvaleti de, kapatıldığı akıl hastanesindeki hücresi de, zihninin derinlikleri de sığmış. Bu arada kostümler de yerli yerindeydi ve ruhu iyi yansıtıyordu. Beşikçioğlu'nun önü pörtlemiş botlarına ise bayıldım. Vinç fikri ayrı bir hoşuma gitti zira bizi yiyip yutan toplumsal mekanizmayı güzel yansıttığını düşünüyorum. Oldum olası endüstriyel ortamları, antrepoları, içinden boru geçen evleri, boyanmamış tuğladan okulları sevmişimdir. Yeniden düzenlenen bu salonun tavanı da biraz buna yakındı. Beşikçioğlu vinci salonun tepesine çıkarıp kafesinden çıkıp tavan korkuluklarına tutunarak yürüyünce sevgim de tavan yaptı. Hele bir ara az kalsın düşecek sandık. Erdal Beşikçioğlu'nun Ankara'daki eski bir oyun performansından. Bir Delinin Hatıra Defteri, Tatbikat Sahnesi, 24 Nisan 2016, İstanbul. Bir sanatçı bir hikayeyi bu kadar net aktarma çabası içindeyken, fiziksel olarak da aşırı risk içeren bu hareketleri nasıl kotarır? Beşikçioğlu ziyadesiyle kotardığı gibi biz seyircilere de bunu çok doğalmış gibi zerk etti. Büyük performans! Oyun sonunda aramıza inip selam verirken kan ter içindeydi, o halde bile salonda hopbidi koşuyordu. Oyunun adeta mitleşmesinde Erdal Beşikçioğlu’nun Behzat Ç.’ karakterinin etkisinin olduğunu düşünmekten doğal bir şey olamaz. Diğer yandan performansı izledikten sonra, insan dizi etkisinden tamamen arınarak -ki ben başta dediğim gibi diziyi sadece yüksek sesinden biliyorum- bu insan değil, farklı bir tür’ diyor. Mitleşmesi normal bence. İşine kendini bu denli vakfeden, karakterin bin kez hakkını veren, yöntemi ben belirlerim, siz de ağzınız açık izlersiniz’ diye bağıran bir sanatçı Erdal Beşikçioğlu. Helal olsun, yazarken bile kalp atışlarım hızlandı. Normalde tekrarları sevmem ama bir şansım olursa tekrar izlemek isterim. Keşke herkes hayatın sınırlarını zorlasa ya da en azından zorlamaya kalkışsa. Bir Delinin Hatıra Defteri, Tatbikat Sahnesi, 24 Nisan 2016, İstanbul. Oyundan hoşuma giden birkaç replik "Ayda sadece burunlar yaşıyor." "Şubatın 49'u." "Şubattan sonraki Ocak ayı." "İngiltere burnuna enfiye çektiği zaman Fransa hapşırır." "Cezayir Paşasının burnunun altında kocaman bir ben varmış." Yazan Nikolay Vasilyeviç Gogol Uyarlayan ve Yöneten Cem Emüler Işık Mustafa Bal Ses Tayfun Gültutan Yönetmen Yardımcısı Erdal Beşikçioğlu Oynayan Erdal Beşikçioğlu Prömiyer 4 Ocak 2008, Ankara
bir sufinin hatira defteri tamer kimdir