bir çiçek çizdim bu akşam avucuma

Gün boyu hüzünleri koynunda biriktirmiş bir akşam üzeriyim. Bir çiçek çizdim bu akşam avucuma. Bu gecede sana mutlu uykular dilerken herşeyimi sana Bukadar keyifli bir eğitmenle ancak bu kadar keyifli bir ders geçirebilirdim. Kursa başlamak için hep birşeyleri bekleriz ya, keşke daha önce gelseydim dedim bu akşam.Sanırım hiç bitmeyecek bir başlangıç yaptım. Kaliteli bir eğitim arayanlara doğru adres. Korkuyordukuşkusuz, hafifçe gülümsedi. “Bu akşam daha çok korkacağım.” Yeniden o çaresizlik duygusuyla buz gibi oldum. Anladım ki bu gülüşü bir daha görmezsem yapamam. Benim için çölde bir kaynaktı gülüşü. “Küçük dostum,” dedim, “hadi bir daha gül de göreyim.” “Bu gece tam bir yıl oluyor,” dedi. Ahbir akşam olsa. Bir gelse gece. Ocak, 1959 Kahire. Bu, belki de Resul Rıza’nın en karamsar, en ümitsiz şiiridir. Ancak böyle hüzünlü bir. sonla biten manevi gelişmenin, kederle neticelenmiş sanatçılık yolunun ışık, bahar, gençlik, ümit ve mücadele aşkıyla dopdolu başlangıcı, hayat şevkiyle çağlayan öncesi de vardı “Anlatarak bitiriyorum hayatımı Bilmiyorum başka nasıl bitirilir bir hayat. Bir çiçek çizdim bu akşam avucuma, İsmini her şey koydum. Simli ojeler sürdüm yanlızlıktan sıkıldığımdan, Müsveddesi gibi şimdi tırnaklarım, Yıldızlı bir gecenin” Site De Rencontre Gratuit Et Sérieux Belgique. All the beauties that nature offers us sky, clouds, sunrise,sunset,trees,flowers, mountains,rivers, valleys,canyons,animals and everything me Bugün bir Şair öldü!... Bugün; Türkiye'nin en çok çiçek, anne, evlat ve kardeş Sevgi'si kokan Şair'i öldü dostlar... Bugün bir Şair öldü!...Bugün;Türkiye'nin en çok çiçek, anne, evlatve kardeş Sevgi'si kokan Şair'i öldü dostlar...“Çiçekli şiirler yazmak istiyorum bayım!...” diyen...Kısacık ömrüne sığdırdığı,Acıklı sözlerin kraliçesi"Acıklı sözler kraliçesiyim ben!...Yağmur, bir daktilo kız kadar daha vaktim kalmadı!.Artık ifadem alınmalı...Asaletim de sizin olsun baylar, rezaletim de!.Beni bir sütyen lastiğiyle asın...”Acı dolu Şiir'lerin Şair'i öldü bugün"Sonra gittin!...Çocuk oldum bir daha, şiir, kaç kere sular altında aşk, her şeyi son bir kere daha kurtaramazdım…Keşke nane şekeri gibi,Mentollü bir buluttan doğaydım…Keşke,Dünya toz şekeri ile kaplı olsaydı!...Çocuk oldum sonra ağladım,Yağmur bile beni ayıpladı…Söz dedim, söz gömdüğüm yer halâ özledim, sonra Sen'i...Keşke,Gölgesine razı bir fesleğen olaydım...”***"On dört yaşındaydı ruhum bayım,Bir mermer masanın soğukluğunda yaşlandı…Protez bacaklar taktılar ruhuma ince ve beyaz,Gıcırdaya gıcırdaya dolaştım şehri…” diyerek,38 yaşında kaybettiği annesi Fisun'u yazan...Acıyla yoğrulmuş dizelerin Şair'i...Annesini kaybettiği yıl doğan kızına,Annesinin ismini verdi...Büyükannesi göremedi Füsun'u...O da doyamadı...Füsun 3 yaşındayken bu hayata veda tam 10 yıl önce,23 Temmuz 2011'de...Bundan tam 10 yıl önce;Hayatın acı gerçeklerini,Yüzümüze yüzümüze vuran Şair'i öldü dostlar..****"Ay Işıl’a Sığışmıştı" adlı Şiir'indeIşıl çocuktu o zaman, ben de kesin yazdı, karpuzdan feneriyle...Hani her çocuğu başka bir çocuğa,Yaklaştıran bir şarkı vardır yaKıyıya yanaşan bir gemi akşam ay Işıl’a sığışmıştı;Işıl, çocukluğuna...Çocukluğumuz mor bir zambağa...Hani her çocuk zaman zaman,Kendini mor bir zambağın içinde düşler ya!..Hani o iki çocuk birbirine gülümser içine bir çiy tanesi iki ateş gibi konuşmuştuk…İki küçük geveze gece el ele ele tutuşmuş iki kelebek gibi…Gidecektik, kaçacaktık ülkeler gemiler yüzmüştü ruhumuzda...Ben Işıl’ın yelkenini uzaklara gitmesin diye…Pirinç taneleri savurmuştuk havaya,Grapon kâğıtları, konfetiler…Fener alayı geçmişti sevinçle daha hiç ay Işıl’a sığışmamıştı...O akşamki gibi,O akşamki kadar büyük,Siyah saçlı bir mucizeydi sanki ay…Ateşe atmıştık biz ve beyaz bir kemik gibi...Susmuştuk;Peygamberler inmişti hayatımıza,Donuk fotoğraflar, yalanlar, kitaplar…Susmuştuk;Bir baykuş,Kapı aralığına sıkışmış bir ruh gibi bağırmıştı...Susmuştuk;Bir daha hiç ay Işıl’a sığışmamıştı...Ayın yerinde kara bir delik kalmıştı..." diyerek;Kardeşine duyduğu sevgiyi,İçindeki bitmek bilmeyen aforizmalarıyla,Sıcacık yaşanmışlıklarıyla anlatan dizelerin Şair’i...***Işıl Madak Kaya'nın ablası...Tüm Şiir yüreklilerin kıymetlisi...Tireli hemşehrim...Dedim ya;Türkiye'nin en çok çiçek, anne, evlatve kardeş sevgisi kokan Şair'i,Bugün öldü dostlar...***"Müsveddeler" şiirinde"Lokum getirmişti ve kitap,Ben ruhunu getirsin istemiştim oysa..."Dedikçe acıtan,Acıdıkça yazan,Didem Madak öldü bugün...Şiir'leri bir güvercin gibi havalandı da,Gökten üzerimize yağdı...***"Anlatarak bitiriyorum hayatımı,Bilmiyorum başka nasıl bitirilir bir hayat…Bir çiçek çizdim bu akşam avucuma,İsmini her şey’ koydum…Simli ojeler sürdüm yalnızlıktan sıkıldığımdan;Müsveddesi gibi şimdi tırnaklarım,Yıldızlı bir gecenin…"Kim bilir daha neler anlatacaktı ya,Dar vakitlere sığdırdı onca Şiir'ini...Kedilerden,Muhabbet kuşlarından,Çikolatadan,Pulbiber Mahallesi’nden,Ahlat ağacından yana boldu lafları oysa...***Bir hastalık geldi, bırakmadı kanserinden öldü Didem Madak...Tam 10 yıldır aramızda değil;Yitik bir zamanda,Başka bir diyarda belki...Belki bizi bekliyor,Tüm Şiir yüreklileri...***3 yaşında bir kız annesiykenve 41 yaşındayken henüz;23 Temmuz 2011’de,İstanbul’da ayrıldı aramızdan…"Ölüm, çok iri bir sözcük değil bayım..." diyerek...Ruhun şad olsun Didem Madak...Işıklar içinde uyu hemşehrim,Işıklar içinde, huzurla uyu...Anısınave muhteşem üretimlerine saygıyla... Didem Madak, 'Müsvedde' adlı şiirinde şöyle diyorduAnlatarak bitiriyorum hayatımıBilimiyorum başka nasıl bitirilir bir hayatBir çiçek çizdim bu akşam avucumaİsmini herşey ojeler sürdüm yalnızlıktan gibi şimdi tırnaklarımYıldızlı bir gecenin. Didem Madak 1970'te İzmir'de doğdu. İlk ve orta öğrenimini İzmir'de tamamladı. Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni yaşındaki kızı Füsun'a, eşi Timur'a ve hayat'a erken veda eden Didem Madak, genç kuşağın usta kadın ütüsüz ve buruşuk gezdirmeyi sevdiğinden hiçbir zaman yeterince "düzgün insan" sekreterlik, anketörlük gibi işlerde de çalıştı. En son 8 yıldır İstanbul Eczacılar Odası'nın avukatlığını şiirleri Sombahar ve Ludingirra dergilerinde yayımlanan Didem Madak, Grapon Kağıtlar İnkılap Kitabevi -2000 kitabıyla İnkılap Kitabevi Şiir Ödülü’nü sonra “Ah”lar Ağacı Everest Yayınları-2002 ve Pulbiberi Mahallesi Metis Yayınları-2007 isimli kitapları yayımlanan şair, yaşamın detay görüngülerini, şaşırtıcı imgeler, özgün dil dağarcığı ve derinden gelen bir hüzünle şiirleştirerek edebiyat dünyasında dikkatleri üzerine topladı. Annesini erken yaşta kaybetmiş olmasının yarattığı yaşam sorgulamalarını, şiirlerine de ve toplumsal özgürlük vurgulu şiirlerinde kadının iç dünyasını 25 Temmuz 2011 Pazartesi günü öğle namazının ardından Şişli Camii'nden kaldırılarak Edirnekapı'daki Mısır Tarlası Mezarlığında toprağa Biber Mahallesini TanıyalımMahallemizde devamlı darbuka çalıyorlar Erkes nedense asan'dan amile Düm-tek çocuklar doğuracak kadınlar bahara Burada aşklar fena şehla, şahane aşkları İncesinden sosyeteye bırakıyorlar. Acı yok bizim mahallede sanki hiç olmamış Yalnız şarkılara fazla pulbiber atıyorlar. "Kimbilir" çocuklar doğacak bahara Babası "canı cehenneme" çocuklar Pulbiber taneleri yapışmış dudaklarına Saate bakıyorum düm-tek-düm-tek ilerliyor Pulbiber kavanozunda bir akrep buluyorum kimsesiz Küfrediyor yelkovana Bensiz ne cehenneme gitti bu hayta! Karaköy vapuru bize uğramadan gitmiyor asla Bir elma tıkıp ağzına yolluyoruz, çok bağırmasın maksat Sebepsiz kederlerdeyiz Leman'la Bağırıyoruz esasında sustuğumuzda Düdüğüz biz, düdük, valla billa! İki yaşlı ve iki başlı iki gövel ördek gibi Gölümüzde yüzüyoruz kanımızdan canımızdan Mahalleli pulbiber ekiyor suyumuza Nilüferler gibi açılıyor pulbiber taneleri Güzel ve ağırdılar diyecekler Oysa paytak ve kırmızı kanatlıyız Bizim familya uçar, uçarıdır, uçacağız.. Yanlış da olsa fiiller için çekici bir kadınım Pulbiber Mahallesinin düm-tek tarihinde Acıdan sızlarken burnumuzun direği Morarmış çarşaflarımızı bayrak diye asardık Dokunsalar dağılırdı iyi pişmiş kurabiyeler gibi kalbimiz Kıtırdı ve çıtırdı Nedense iki kuşun ismine benzerdi kalbimiz Biz böyleydik işte, lezzetimiz de böyle.. böyle.. böyle Bu mahalleye ben Cenevizlilerden kalmışım. Bir elli altı santimlik bir kule olarak Ferman tarihinse Göğe doğru uzanan bu beden de bizimdir HABERDidem Madak Uğurlandı >>> Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca, Balkona yorgun çamaşırlar asmayı, Ki uçlarından çile damlardı. Güneşte nane kurutmayı, Ben acılarımın başını, evcimen telaşlarla okşadım bayım. Bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum. İnsan kaybolmayı ister mi? Ben işte istedim bayım. Uzaklara gittim Uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin Uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım...

bir çiçek çizdim bu akşam avucuma